BİR TİCARİ İŞLETMENİN İHTİYATİ TEDBİR KARARI GEREĞİNCE YEDİEMİN TARAFINDAN İŞLETİLMESİ
ÖZETİhtiyati tedbir müessesesi, dava konusu olan ve tarafl ar arasında mülkiyeti çekişmeli bulunan bir malın veya hakkın dava sırasında başkasına devredilmesini önlemeyi amaçlayan bir müessesedir. Günümüzde ticari ilişkilerin artması, çeşitlenmesi neticesinde, kanunun da amacına uygun olarak, tedbir konulabilecek mal ve haklar arasına ticari işletmelerde girmiştir.İşletmeyle ilgili ihtiyati tedbir kararı veren mahkeme tarafından atanacak ve işletmeyi yönetecek olan yediemin, bu görevi yerine getirirken basiretli bir tacir gibi özen yükümlülüğü altında bulunmalıdır. Bu yükümlülüğün ihlali halinde yedieminin hukuki ve cezai sorumluluğu doğacaktır. MAKALENİN TAMAMI
TEK SATICILIK SÖZLEŞMELERİNİN REKABET KANUNU ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ VE MUAFİYETE AYKIRI TEK SATICILIK SÖZLEŞMELERİNE UYGULANACAK USUL HÜKÜMLERİ
ÖZET:Tek satıcılık sözleşmeleri, borçlar hukukunda düzenlenen, isimsiz sözleşme türleri arasında yer alan, özellikle ticari hayatta ve bu nedenle de rekabet hukukunda sıkça karşılaşılan sözleşme türlerindendir. Bu Sözleşme ile yapımcı, ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğrafi bölgede inhisari olarak satmak üzere sadece tek satıcıya gönderme yükümlülüğünü, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve kendi hesabına satarak bu malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmak yükümlülüğünü üstlenir. Rekabeti kısıtlayıcı özelliğine rağmen, tek satıcılık sözleşmelerinin ekonomi, kalite ve tüketici açısından bazı yararları vardır. Bu yararlar nedeniyle kanun koyucu bu sözleşmelere belli muafi yetler tanıyarak hukuki anlamda geçerlilik hakkı
ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASINDAN DOĞAN RÜCU DAVALARI
GİRİŞÜlkemizde, trafik kazaları sonucunda oluşan zararın bir kısmını veya tamamını tazmin etmek amacıyla motorlu taşıt işletenler için “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası” yaptırma mecburiyeti vardır. Zorunlu mali sorumluluk sigortası ile belirlenmiş şartlar çerçevesinde meydana gelen kazalardan doğacak tazminatı, sigorta limiti dâhilinde sigortacı karşılar. Bu sayede hem zarar gören sigortalı hem de zararaneden olan sigorta ettiren (motorlu taşıt işleten) ekonomik bakımdan korunmuş olur. Ancak, zorunlu mali sorumluluk sigortası mevzuatında düzenlenen bazı durumlarda, sigorta şirketi ödemiş olduğu tazminatı bir bakıma ağır kusuru ile zarara neden olan sigorta ettirenden, rücu davası yolu geri alır. Çalışmamızda öncelikle zorunlu mali sorumluluk sigortası kavramı açıklanacak ve bu
TÜRK AİLE MAHKEMELERİNİN YAPISI VE YAEGILAMA USULÜ
Aile mahkemeleri 2003 yılında aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek için kurulmuş olan, hâkimin yanı sıra psikolog, pedagog gibi uzmanların da hâkime yardımcı olarak çalıştığı mahkemelerdir. Aile Mahkemeleri henüz her ilçede kurulamasa ve bazı yönlerden eksiklikleri bulunsa bile ülkemiz hukukunun çağdaş devletler hukuku seviyesine çıkmasında önemli bir adım olmuştur. Bu çalışmada aile mahkemeleri ve bu mahkemelerdeki yargılama usulü incelenecektir. MAKALENİN TAMAMI
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NDA ÖNGÖRÜLEN GİDER AVANSININ UYGULANMASI İLE İLGİLİ ORTAYA ÇIKAN BAZI MESELELER VE BUNLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yargılama esnasında oluşan ve yargılama sonunda haksız çıkan tarafça ödenen yargılama giderleri ile ilgili 6100 sayılı HMK önemli değişiklikler öngörmüştür. Kanun öncelikle yargılama giderlerinin neler olduğunu açıkça belirttikten sonra bu giderlerin davanın başında davacı tarafından peşin gider avansı şeklinde ödenmesini zorunluluk haline getirmiştir. Çalışmamızda öncelikle yargılama giderleri hakkında genel bilgiler verildikten sonra dava şartı haline gelen gider avansının zaman bakımından uygulanması ve delil avansı ile ilişkisi incelenmiştir. Gider avansının uygulanması ile ilgili ortaya çıkan bazı meseleler önceki kanun hükümleri, HMK‟nın genel amacı ve diğer kanunlardaki düzenlemeler göz önünde bulundurularak değerlendirilmiştir. MAKALENİN TAMAMI
6100 SAYILI HMK MADDE 401 HÜKMÜNE GÖRE DELİL TESPİTİNDE GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
ÖZETÇalışmamızda öncelikle delil tespiti müessesesi hakkında bilgiler verildikten sonra delil tespiti hakkında HMK‟da yer alan hükümler genel olarak incelenmiştir. Çalışmamızın konusu olan delil tespitinde görevli ve yetkili mahkeme konusu HMK‟nın 401. maddesinde düzenlenmiştir. İncelememiz esnasında HMK 401. madde hükmü, önceki kanun hükümleri, HMK‟nın genel amacı ve diğer bazı ülkelerdeki düzenlemeler göz önünde bulundurularak değerlendirilmiştir. MAKALENİN TAMAMI
HMK HÜKÜMLERİNE GÖRE TEMİNAT KURUMU VE DAVA ŞARTI NİTELİĞİ
Bir başkası tarafından hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan, kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin her zaman için mahkemeye başvurarak hukuki korumadan yararlanması, bunun için dava açabilmesi Anayasanın 36. maddesi tarafından güvence altına alınmıştır. Anayasa madde 36’ya göre; herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Bu duruma paralel olarak mahkemece haklı bulunan tarafın biran önce hakkına kavuşabilmesi, mahkeme kararının yerine getirilmesi için görevli olan icra ve iflas organlarına başvurma hakkı vardır. Hukuki korumadan yaralanmak için dava açan ve alacağı mahkeme ilamının yerine getirilmesi için icra iflas mercilerine başvuracak
YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA İCRA TAKİPLERİNİN BİRLEŞTİRİLMESİ
Alacaklının alacak hakkını devlet yardımı ile alabilmek amacıyla başlatmış olduğu icra takibinde takiplerin birleştirilmesi hususu uygulamada yaygın olarak kullanılmakla birlikte sıklıkla problem yaşanan konulardan biridir. Bu konuda uygulayıcı konumda bulunan icra dairelerine ve mahkemelere yol gösterebilecek kaynak son derece sınırlıdır. İcra takiplerinin birleştirilmesine ilişkin en önemli dayanak noktası ise İİK'da bu konuda açık bir düzenleme bulunmadığı için Yargıtay kararları ve HMK hükümleridir. Yargıtay, güncel kararlarında icra takiplerinin belli koşullar altında birleştirilmesine olanak sağlamakla birlikte bu koşullara ilişkin olarak ise HMK hükümlerine atıfta bulunmaktadır. Çalışmamızda öncelikle Yargıtay'ı takipleri birleştirmeye iten nedenleri tespit ettikten sonra takiplerin hangi koşullarda birleştirilebileceğini irdeleyeceğiz. Son olarak
LİMİTED ŞİRKET HİSSESİNİN HACZİ VE HACZİN SONUÇLARI
Sermaye şirketleri arasında yer alan limited şirketlere ilişkin hükümler 6102 sayılı TTK’da yeniden ele alınmıştır. Bu hükümler arasında yer alan ve “Ortakların Kişisel Alacaklıları” başlığı altında kaleme alınan 133. madde düzenlemesi ile, şirket hisselerinin haczine ilişkin önemli yenilikler yapılmıştır. Yeni düzenlemeye göre, sermaye şirketlerinde alacaklılar, alacaklarını, o ortağa düşen kâr veya tasfiye payından alabilecekleri gibi, borçlularına ait olan, senede bağlı olan veya olmayan payların, İİK’nın taşınırlara ilişkin hükümleri uyarınca haczedilmesi ve paraya çevrilmesi yolu ile de alabileceklerdir. Bunun dışında, alacaklılar, tüm ticaret şirketlerinde olduğu gibi limited şirkette de alacakları için, ortağın şirketten olan diğer alacaklarına da haciz yaptırabilme yetkisine sahiptirler.
KONKORDATO MÜHLETİNİN İŞÇİ ALACAKLARINA ETKİSİ
Özet: Ekonomik açıdan zor durumda olan kişileri ve işletmeleri korumak yanında alacaklıları ve kamunun menfaatlerini de korumayı amaçlayan konkordato kurumu 7101 sayılı Kanun’la revize edilerek daha işlevsel hale getirilmiştir. Konkordato kurumundan yararlanan borçluların belirli süre icra ve iflâs takiplerinden korunma imkânı bulunmaktadır. Ancak imtiyazlı alacaklar arasında bulunan, konkordato mühletinden önce tahakkuk etmiş işçi alacakları bu durumdan muaftır. Zira tek gelir ve geçim kaynağı ücret alacağı olan işçilerin bu türden alacakları konkordato mühleti zarfında da hem yerel normlar hem de uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınmıştır. Çalışmamızda öncelikle 7101 sayılı Kanun değişiklikleri çerçevesinde konkordato kurumu kısaca tarif edildikten sonra konkordato mühleti