İcra hukuku vasıtası ile alacaklı tatmin edilmeye çalışılırken alacaklının alacağını tahsil yetkisinin sınırlarının belirlenmesinde çeşitli ilkeler ve kurallar ortaya çıkmıştır. Bu kurallardan birisi de tatil ve talik hallerinde borçluya karşı icra takip işlemlerinin gerçekleştirilemeyeceği kuralıdır.
İcra hukukunda talik halleri belirlenirken borçlunun ve üçüncü kişilerin korunmaya değer hak ve menfaatlerini gözeten doğal insan hakları ve evrensel ilkeler esas alınmıştır. Borçlunun korunmaya değer hak ve menfaatlerinden birisi de tutukluluk ve hükümlülük hallerinde kendisine karşı gerçekleştirilecek takip işlemlerinin talik edilmesi (ertelenmesi) diğer bir ifadeyle durdurulması hakkıdır.
Borçlunun tutukluluk veya hükümlülük durumunun varlığı nedeniyle talik hakkını kullanabilmesi için aleyhine takip işlemleri yapılırken yasal temsilcisinin bulunmaması gereklidir. Böyle bir durumda yasal temsilci tayini vesayet makamına ait olmadıkça, icra müdürü yasal temsilci tayin etmesi için kendisine münasip bir mühlet verir ve takibi bu sürenin bitmesine bırakır. MK.nun 357. maddesi gereğince borçlu bir yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkum olmuş ise, icra memuru, hükümlüye bir vasi tayin edilmesini vesayet makamından olan sulh hukuk mahkemesinden ister. Vasi tayin edilinceye kadar hükümlüye karşı başlamış olan takip durur.
Usulüne uygun yasal temsilci tayin edilmemiş tutukluluk veya hükümlülük hali olan borçluya karşı gerçekleştirilecek icra takip işlemleri ise modern hukukta kabul edildiği üzere kural olarak kamu düzenine aykırı olup hükümsüzlük müeyyidesine tabidir. Hükümsüz icra takip işlemleri ise her zaman için herhangi bir biçimsel hukuk yolu kullanılmadan da mahkemece tespit edildiği anda re’sen geçersiz kabul edilir.
