Adres

Av. Doç. Dr. Aziz Serkan Arslan

İletişim : +90 532 160 40 01

İCRA ve İFLÂS HUKUKU DERSİ FİNAL SINAVI SINAV TALİMATI:  1 )Sınav süresi 90 dakikadır 2) Basılı mevzuat dışında İİK kullanmak serbesttir 3) Kâğıt sınırlaması yoktur 4) Cevaplar GEREKÇELİ olacak, gerekçesiz cevaplara puan verilmeyecektir. I) OLAY: Yerleşim yeri Ankara olan A, Kırıkkale’den daire almak için inşaat işleriyle uğraşan müteahhit B ile 100.000,00TL ye anlaşmıştır. Anlaşmaya göre A iki yıl sonra teslim edilecek olan dairenin bedelini B’ye peşin olarak ödemiş, her ihtimale karşıda B den 100.000,00TL tutarında açık tarihli bir bono almıştır. Aradan 2 yıl geçmesine rağmen müteahhit B’nin daireyi teslim etmemesi üzerine A, B’ye karşı elindeki bono ile takip yapmayı düşünmektedir. Kambiyo senetlerine mahsus

Islah, iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye yarayan bir hukukî imkândır. Taraflar ihmal, unutma, yetersiz bilgi ve benzeri sebeplerle eksik ya da hatalı şekilde iddia ve savunmada bulunmuş olabilirler. Yine, yargılama sırasında meydana gelen gelişmeler neticesinde taraflar yargılamanın başında sundukları iddia ve savunmalarında değişiklik yapma ihtiyacı duyabilirler. Teksif ilkesinin sert bir biçimde uygulanması ve belli bir zaman kesitinden sonra taraflara iddia ve savunmada değişiklik yapma imkânının tanınmaması halinde, şekilcilik esası engeller hale gelir ve yargılamanın adaletli bir karar ile sonuçlanmama tehlikesi doğabilir. Bu noktada ıslah, iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağı başladıktan sonra tarafların

İİK 295. maddesi "Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez" şeklindedir. 17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönündebulundurulmasına karar vermiştir.Meseleyi konkordatonun amacı çerçevesinde değerlendirmek gerekir.

Alacaklının, Devlet kuvveti yardımı ile alacağına nasıl kavuşacağını düzenleyen hukuk dalına, icra-iflâs hukuku denir.  İcra iflas hukuku, 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kanunda İcra Hukuku, 2 ana bölümden oluşmaktadır; bunlar ilamlı icra ve ilamsız icradır. İlamlı icrada, borçluya karşı alınmış olan mahkeme ilamı ya da yasaların ilam niteliğinde saydığı belgeler (İİK. 38. Madde) olması gerekir. Böylelikle bu ilamı alacaklı, icra dairesinde ileri sürerek ilamlı icra takibi yapabilir. İcra dairesi tarafından verilen süre içerisinde borçlu, borcunu ödemezse icra dairesi tarafından ilam zorla icra edilir. Bazı durumlarda icra takibi yapabilmek için mahkemeden ilam alınması zorunludur. Örneğin, konusu paradan başka bir şey olan alacakların icra

İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 7101 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik ile kanun koyucu tarafından iflâsın ertelenmesi yerine ikame edilmek istenen ve bu amaçla işlevsel hale getirilen konkordato müessesesi, ekonomik kriz, piyasa şartlarının elverişli olmaması, işlerinin bozulması, tahminlerinde yanılmış olması gibi elinde olmayan nedenlerle işleri iyi gitmeyen ve malî durumu bozulmuş olan, dürüst borçluları korumak için kabul edilmiş bir hukukî çaredir. Konkordato kurumuna, hakkında henüz iflâs kararı verilmemiş bir borçlu iflâsı önlemek için başvurabilir. Buna iflâs dışı konkordato veya adi konkordato adı verilir. Bunun haricinde hakkında iflâs kararı verilmiş ve iflâs tasfiye aşaması devam eden bir müflis

Medeni usul hukuku özel hukuk alanında yargılama hukuku içerisinde yer alan, sadece maddi hukukun tanımış olduğu hakları, korumak ve gerçekleştirmeyi sağlayan bir hukuk dalıdır. Medenî Usul Hukuku bir hakkın kazanılmasına hizmet etmez. Ancak, bir hakkın varlığının ispatlanamaması halinde olduğu gibi bazen dolaylı olarak hak kazandırabilir. Fakat medeni usul hukukunun asıl amacı bu değildir. Medeni usul hukuku sıkı şekil kurallarına bağlıdır.Şekil kuralları hakimin keyfi davranmasını önleyen taraflara eşit ve tarafsız davranılmasını sağlayan kurallardır. 4 Ekim 1927 tarihinde, İsviçre’nin Nöşatel Kantonuna ait 1925 tarihli Medenî Usul Kanunu’nun tercüme edilmesi suretiyle hukukumuza dahil olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu günümüzün ihtiyaçlarına tam olarak

ASA Hukuk& Danışmanlık Bürosunda, tahkim hukuku alanında özellikle aşağıdaki hizmetleri vermektedir:  Yerli ve uluslararası tahkim sözleşmelerinin hazırlanması ve denetlenmesi,Ortaya çıkan uyuşmazlıkların yerli ve yabancı tahkim kurullarında takibi ve sonuçlandırılması,Yabancı tahkim kurullarından alınan kararların tanıma ve tenfiz prosedürlerinin takibi,Yerli ve yabancı tahkim kararlarının cebri icra yoluyla infazı.

İş hukuku: çalışma yaşamına ilişkin olarak, sözleşme¬nin niteliği ve feshi, işçi ücretleri, yıllık izin ve fazla çalışma, kıdem, ihbar ve iş güvencesi tazminatları, hafta tatili, iş güvencesi, çıkarılan işçinin işe iade hakkı ve sonuç¬ları, yeni iş arama izni, toplu işçi çıkarma, özürlü ve eski hükümlü çalıştırma zorunluluklarını İş Kanunu’na uygun şekilde belirler, ayrıntılı olarak düzenler ve daha iyiye yönlendirilir. İş Hukuku Nedir? Konusu hizmet akdinden doğan İş Hukuku’nun temel işlevi; taraf olan işçi ve işveren arasındaki hizmet ilişkilerini ve bunların devlet kurumlarıyla olan ilişkilerini düzenlemek, işçi sendikalarını kapsayarak bu alandaki konularda araştırma yapmak, oluşabilecek uyuşmazlıklar karşısında önleyici uygulama geliştirmektir.İş kanunu, bu kapsamda

ÖZETİhtiyati tedbir müessesesi, dava konusu olan ve tarafl ar arasında mülkiyeti çekişmeli bulunan bir malın veya hakkın dava sırasında başkasına devredilmesini önlemeyi amaçlayan bir müessesedir. Günümüzde ticari ilişkilerin artması, çeşitlenmesi neticesinde, kanunun da amacına uygun olarak, tedbir konulabilecek mal ve haklar arasına ticari işletmelerde girmiştir.İşletmeyle ilgili ihtiyati tedbir kararı veren mahkeme tarafından atanacak ve işletmeyi yönetecek olan yediemin, bu görevi yerine getirirken basiretli bir tacir gibi özen yükümlülüğü altında bulunmalıdır. Bu yükümlülüğün ihlali halinde yedieminin hukuki ve cezai sorumluluğu doğacaktır. MAKALENİN TAMAMI

ÖZET:Tek satıcılık sözleşmeleri, borçlar hukukunda düzenlenen, isimsiz sözleşme türleri arasında yer alan, özellikle ticari hayatta ve bu nedenle de rekabet hukukunda sıkça karşılaşılan sözleşme türlerindendir. Bu Sözleşme ile yapımcı, ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğrafi bölgede inhisari olarak satmak üzere sadece tek satıcıya gönderme yükümlülüğünü, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve kendi hesabına satarak bu malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmak yükümlülüğünü üstlenir. Rekabeti kısıtlayıcı özelliğine rağmen, tek satıcılık sözleşmelerinin ekonomi, kalite ve tüketici açısından bazı yararları vardır. Bu yararlar nedeniyle kanun koyucu bu sözleşmelere belli muafi yetler tanıyarak hukuki anlamda geçerlilik hakkı